Yargılamanın En Kısa Ve Ucuz Şekilde Yürütülmesi Gerektiği / Usul Ekonomisi İlkesi

T.C. YARGITAY 21. HD
Esas:
2018/2990
Karar: 2019/433
K.T.: 24/01/2019

Özet:Somut olayda, yukarıda da açıklandığı üzere yargılamanın en kısa ve ucuz şekilde yürütülmesi gerektiği ve bu kapsamda her iki davada ( ihya davası ve eldeki dava ) hukuki uyuşmazlığın aynı gerçek işyeri sahibine yönelik açılmış hizmet tespiti istemine ilişkin olduğu gözardı edilerek Mahkemece hatalı değerlendirme neticesi kurulan hüküm isabetsiz olmuştur. Yapılacak iş, dava ekonomisi ve hizmet tespitine ilişkin davalarda kamu yararı ön planda olduğu için açılan ihya davası doğrudan (resen) dikkate alınıp davanın kesinleşmesi beklenmeli, sonucuna göre ihya edilen şirkete husumetin yöneltilmesi sağlanmalı, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirmeli ve sonucuna göre Mahkemece bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.


(AİHS. m. 6) (2709 S. K. m. 141) (6100 S. K. m. 30)

Dava: Davacı, davalılardan işverene ait iş yerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

Dava; davacının 01/01/2005 – 15/02/2006 tarihleri arasında geçen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir. Dairemizin 19/12/2013 tarih , 2012/15041 esas ve 2013/24467 karar sayılı bozma ilamına karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi Mahkemece, taraf teşkili sağlanamadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık; somut olayda dava dışı sigortalı tarafından açılan ihya davasının eldeki davaya esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın 141 inci maddesinde ,”Devlet, yargının basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır” hükmü yer almaktadır. Bu bakımdan usul ekonomisi Anayasa’da ayrıca düzenlenmiş olup buna aykırılık esasında Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ıncı maddesi de yine mahkemelerin makul sürede karar vermeleri hükmünü düzenleyerek bir yönüyle yargılamanın basit, çabuk ve ucuz yürütülmesi anlamına gelen usul ekonomisinin önemini göstermiştir. Tabi ki yargılama neticesinde esas olanın doğru karar vermek olduğu izahtan vareste bir husustur. Bu yönüyle usul ekonomisinden kastedilen ne pahasına olursa olsun hızlı karar vermek değildir.6100 sayılı H.M.K.’nın ise 30 uncu maddesinin başlığı “Usul Ekonomisi İlkesi” olup madde hükmüne göre “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Dairemizin bozma ilamı ile aralarında zorunlu ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmayan her bir davacı ile ilgili davanın tefrik edilmesi ve gerçek işyeri sahibi olan … Sanayi Ve Tic. A.Ş.’ye davanın yöneltilmesi için uygun süre verilmesi gerektiğinin belirtildiği, yargılamanın devamı sırasında adı geçen şirketin ticaret sicil kaydının terkin edildiğinin tespit edilmesi üzerine, tefrik öncesi dava dosyasının davacılarından olan … tarafından şirketin ihyası için dava açıldığı, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 06/04/2017 tarih ve 2016/54 E. – 2017/270 K. sayılı ilamı ile … 2. İş Mahkemesinin 2015/402 Esas sayılı dosyasındaki işlemlerle sınırlı olmak kaydıyla TTK hükümleri gereğince şirketin ihyasına” karar verildiği, verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmediği, davacı vekili tarafından bu ihya davasının esas alınması gerektiğinin Mahkeme’ye bildirildiği, Mahkemece bu ihya davasına eldeki dava için geçerlilik tanınmayarak davacı tarafından ayrıca “eldeki dosya ile sınırlı olarak şirketin tüzel kişiliğinin ihyası davası açılmadığı” gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda, yukarıda da açıklandığı üzere yargılamanın en kısa ve ucuz şekilde yürütülmesi gerektiği ve bu kapsamda her iki davada ( ihya davası ve eldeki dava ) hukuki uyuşmazlığın aynı gerçek işyeri sahibine yönelik açılmış hizmet tespiti istemine ilişkin olduğu gözardı edilerek Mahkemece hatalı değerlendirme neticesi kurulan hüküm isabetsiz olmuştur. Yapılacak iş, dava ekonomisi ve hizmet tespitine ilişkin davalarda kamu yararı ön planda olduğu için açılan ihya davası doğrudan (resen) dikkate alınıp davanın kesinleşmesi beklenmeli, sonucuna göre ihya edilen şirkete husumetin yöneltilmesi sağlanmalı, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirmeli ve sonucuna göre Mahkemece bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.01.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.

Son Gönderiler

Yorum Yap